29 Ocak 2015 Perşembe

Kitaplı Mim:)




Sevgili Guguklu Saatten Ninniler mimlemiş beni:) Çok çok teşekkür ediyorum kendisine ve sorulara geçiyorum efenim:)
1- Kitap okumak için evde belli bir yerin var mı?
Yok. Evin içinde neresi olursa okurum esasında hatta benim bebeler kendi başlarına sessiz sessiz oynarken canım pek bi çekiyor "aaayyyy 2 sayfa okuyabilir miyim ki acep?" diyorum ve kitabımı elime alıyorum. Benim bebelerin de "annemiz eline kitap aldı" düğmesi var sanki, anında tepemde bitiyor sıpalar. Velhasıl kelam sonuç hep hüsran oluyor... Ama bebeler uyuyup da evin işleri bitince var yaaaa evde yalnız kalan ergen tipler gibi öyle bir sevinç taşıyor ki içimden... Anlatılmaz yaşanır o dakikalar:))

2- Ayraç mı yoksa rastgele bir kâğıt parçası mı?
AAAA kesinlikle ayraç:) Hatta kendi yaptığım ayraçları kullanmayı daha çok seviyorum. Şuradakiler gibi:) Ya o değil de ben burdaki ayraçlarımın çoğunu kaybettim böhüüü:( Taşınma telaşında kayboldu, yer yarıldı içine girdi sanki! Gerçi benim kızı, ayraçlarımı arkadaşlarına hediye ederken yakalamıştım o taşınma telaşında. Anında müdahale ettim, çocuklara hazır ayraçlardan verdim ama benimki bi yolunu bulup gene hediye etmeyi başardı galiba!:)


3- Kitap okumayı belirli bir zamanda mı durdurursun yoksa belirli bir bölümde ya da bölüm başında mı durdurursun?

Beni genelde bebeler durduruyo:) Biri ağlar onu yatırdım derken diğeri kalkar... Bana kalsa bölüm sonunu beklerim ama:)

4- Okurken yemek yemek mi bir şeyler içmek mi?

Okurken yemek yiyemem, kesin dökerim:) Ama nescafe, çay, bitki çayı içmeye bayılırım:)

5- Kitap okurken televizyon seyretmek mi müzik dinlemek mi?

TV aklımı çok çeliyor benim, TV açıkken kitap okuyamam ama müzik olabilir:)


6- Tek seferde bir kitap mı yoksa birden fazla kitap mı?
Genelde tek seferde bir kitap okurum ama kitap çok kalınsa araya kısa bir kitap daha atabilirim.

7- Okurken evde mi yoksa her yerde mi okumayı tercih edersin?
Evi tercih ederim ama yanımda kitap taşırım genellikle, olur ya bi fırsat çıkar da iki satır bi şey okuyabilirim diye:) Hatta yanıma kitap alıp çocuğun bezini unutmuşluğum vardır:)

8- Kitabın, kafanın içinde yüksek sesle okunması mı yoksa sessizce okunması mı?
Genelde sessizce ama anlam yoğunluğu yüksek kitaplarda kafamın içindeki ses yükselir, ağzım da oynar, olmadı bildiğin sesli sesli okurum cümleyi:)


9- Önündeki sayfaları okur musun yoksa sayfaları atlar mısın?

Oyyy ne kadar sıkıcı olursa olsun sayfa atlayamıyom ben yaaa çok vicdan azabı çekerim sonra!

10- Ciltli kitap mı karton kitap mı?
Ciltli hem daha dayanıklı hem de daha güzel duruyor tabi ama genelde karton kapak tercih ediyorum aradaki farkı da başka kitaba yatırıyorum:)


11- Kitap yazıyor musun?
Ah keşke öyle bir yeteneğim olsaydı...

Ay pek güzel bir mimdi:) Ben yaparken çok eğlendim:) Oyyy ama birilerini mimleme kısmı çok zor:( Bu yazıyı okuyup da yanıtlamak isteyen herkese gelsin efendim:)

24 Ocak 2015 Cumartesi

Kitaplık Manzaraları

Sevgili Guguklu Saatten Ninniler şuradaki yazısında "Artık her kim bu yazıyı okuyorsa, kitaplığından bir dal resim alıyorum ona göre..." demiş. Bana da bu yazıyı yazmak düştü:)
İşte benim vitrinden bozma kitaplıklarım...


Aslında hiç bir zaman aman vitrinim olsun da bardaklarımı dizeyim, biblolarımı koyayım, dantellerimi sarkıtayım gibi fantezilerim olmadı. Hatta napiim vitrini diyordum, büyük konuşmamak lazımmış!:)



Efendim düğüne az kalmış, ben başka bir şehirde çalışıyorum o vakit, bi hafta sonuna gelebiliyorum Ankara'ya...Siteler kazan biz kepçe dolanıp duruyoruz o soğukta! Arayınca bulamazsın ya "cık" beğenmiyorum hiç bi şeyi... Artık bi oturma grubunu yemek masasıyla beraber beğenmişim hadi bu olsun bari diyerekten. Satıcı demez mi "yok bunun vitrini de var", "e biz ayrı alalım, siz fiyattan düşün?"
Olurdu olmazdı adam bi türlü ikna olmadı, bir de baktım "eeeeeee madem fiyattan düşmüyosun sar o zaman bunları da evladım" moduna girivermişim ve biz oturma grubunu, yemek masasını, üstelik biri büyük biri küçük olmak üzere 2 vitrini alıvermişiz!? Aklımca kar ettiğimi sanıyorum, tabi o zamanlar bu eşyaları özellikle de vitrinleri eve sığdırmak için nasıl yırtınacağımdan haberim yok!:) Bir de evleneceklere önemle duyurulur efendim, hangar gibi yerde görüp, beğenip, aldığınız eşyalar, insani boyutlardaki evinizde çok yer kaplıyor haberiniz ola!:) Bana o zamanlar bunu diyen biri olaymış iyiymiş:)

Neyse efendim aldık biz vitrinleri, hadi güç bela eve de sığdırdık ama hiç bir zaman vitrin hayali kurmamış olan ben tabi ki de vitrinin içini dolduracak eşyalara sahip değilim. Aylarca boş boş durdu o vitrinler, sonra iki ıncık cıncık aldım ama yok, olmadı, e insanda bir vitrin kültürü olması lazım ki yakıştırsın! Sonra dedim ki "madem kitaplığa sığmıyorum, e vitrinleri kitaplık yapiim ben de o vakit" dedim ve yaptım!:)



Ama yine sığmıyorum bunlara da...Zira mobilyaların kitap koyulabilecek oyuklarını da kitapla doldurduktan sonra depoya da 2 koli kitap indirdim. Bir de oturma odasında bir kitaplık var ama o pek karışık, ıvır zıvırı da çok. Düzenlemeye üşendiğimden onun fotosunu çekmedim.

Şimdilerde aklımda güzel bir kitaplık yaptırmak var ama yine gaza gelip saçma işlere girişirim diye korkmuyor da değilim hani:))


22 Ocak 2015 Perşembe

Film: Sürpriz Damatlar (Qu'est-ce qu'on a fait au Bon Dieu?)


2014 Fransa yapımı
Yönetmen: Phillippe de Chauveron
 97 dk.
Komedi


Şu aralar film izleyebiliyorum Allah'ım bu ne saadet!:) Çocuklar bana güzellik yapıp erken yatıyor, okul ise 2. dönemin yeni başlaması sebebiyle rölantide:) Evin işleri de yapılmakta:) Bak şimdi, bi şeyleri eksik mi yapıyorum da bana zaman kalıyor acep?!:) Neyse çok düşünmeyeyim zira kısa sürecek bu saadet dolu günler:)

Gelelim filmimize...
Marie ve Claude çiftinin üçü evli olmak üzere dört kızı vardır. Fakat özellikle Claude damatlardan pek hoşnut değildir. Çünküüüüü
Sürpriz Damatlar : Fotograf Chantal Lauby, Christian Clavier

Damatlarda biri müslüman, biri yahudi ve biri de Uzakdoğuludur. 

Sürpriz Damatlar : Fotograf Ary Abittan, Frédéric Chau, Medi Sadoun

Koyu bir katolik olan çiftimizin son umudu ise küçük kızları Laure'nin bir katolikle evlenmesidir.

Sürpriz Damatlar : Fotograf Ary Abittan, Elodie Fontan, Emilie Caen, Frédéric Chau, Frédérique Bel

Laure bir katolikle evleneceğini söyler ailesine ancak ufak bir sorun vardır:)

Sürpriz Damatlar : Fotograf Elodie Fontan, Noom Diawara

Farklılıkların zannedildiği kadar korkutucu olmadığı, hatta hayatımızı zenginleştirip güzelleştirdiğine dair güzel bir komedi filmi:)


Görseller www.beyazperde.com'dan alınmıştır.

21 Ocak 2015 Çarşamba

TÜRKÇE OFF- Feyza Hepçilingirler


Everest Yayınları
409 sayfa
1. Baskı: 1997
43. Baskı: Ekim 2013

Her ne kadar ilk bakışta dil bilgisi kitabı gibi algılansa da dilimizdeki yanlış kullanımlara yönelik çeşitli kesimlerden çokça örnek barındıran, gayet esprili bir dille yazılmış eğlenceli bir kitap aslında Türkçe Off.

Kitap 272 sayfa, ancak yazarımız kitabına yönelik olumlu olumsuz eleştirilere de yer vermiş kitabın sonunda.

Neler neler yok ki kitapta:) Siyasilerin gaflarından dönemin toplumsal, politik eleştirisine; saçma şarkı sözlerinden anlamsız reklamlara kadar her şey var:) Spikerler, siyasiler, sanatçılar, gazeteciler velhasıl kelam herkes muazzam saçmalamış:)

Benim çocukluğumda Tansu Çiller'in gafları meşhurdu:) Hey gidi hey bu kitap sayesinde o günlere de gitmiş oldum:)

Eleştiri kısmındaki bazı yazıları çok agresif buldum ayrıca. Yazarın verdiği cevaplar ise muhteşem, ince bir zekanın ürünü!:)



"Türkler anadillerini pek sevmez. Düşünmeyi de sevmez zaten. Siz bakmayın düşünceleri varmış da bunları bir türlü anlatamıyormuş gibi iki sözün arasına İngilizce sözcükler sıkıştıranlara. Bunlar genellikle "-mış gibi yapanlar"dır."

"Televizyon, tüm kötü güçlerin 60-70 yılda, daha geniş düşünürsek 600-700 yılda yapamadığını 10 yılda yaptı. İnsanları ne söylediğini bilmez, söyleneni anlamaz duruma getirdi."

"Can alıcı, daha da önemlisi rating arttırıcı haberler bulmak için nasıl yırtındıklarını görünce insanın içini acıma ile ayıplama arasında kolay adlandırılamaz garip duygular kaplıyor."
(Bu durum bana da çokça oluyor:) Başkası adına utanma diyorum ben buna, çok fena bir his valla!)

"II. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'da fırınlardan önce tiyatro salonları açılırken gerekçe net bir biçimde söylenmişti: "Yıkılan insanı onarmaya çalışmak." "

"Yalanlar, yanlışlar kabul görmeye başladığında ne onların nerede duracakları bellidir ne de sizin nerede "Yeter!" diye bağıracağınız. Yalanı bağışlamak her alanda ona alışmayı gerektirir ki bir süre sonra yöneticilerin yalanları da batmaz insana, politikacıların, din adamlarının ya da başkalarının yalanları da."


Kitap Tanıtımından:
Yalnızca bir iletişim aracı olarak görmeye alıştırdığımız, belki de bu yüzden hafife almaya başladığımız dil, aslında yaşamımızı belirleyen en önemli kültürel etken. Dilimizin yoğurduğu bir zihinle düşünüyor, hissediyor ve bunları yine dili kullanarak aktarıyoruz. Dildeki bozulma, yaşamı algılayışımızı, kurgulayışımızı, yaşama sahip çıkışımızı etkilediği gibi, iletişim kazalarına da yol açabiliyor. 

Feyza Hepçilingirler bu kitapta, bir yandan dilimize sahip çıkmanın anlamını tartışırken, bir yandan da doğru Türkçe'nin bilgisini sunuyor okurlara. Dilimize ayna tutarken yaşadıklarımıza da tanıklık eden bu yazılar, Türkiye'yi birçok boyutuyla yansıtıyor.

"Bunca sorun dururken dille uğraşmayı gereksiz bulanlar var mıdır, bilemiyorum. Gereksiz değildir; çünkü dildeki bozulma, hem o sorunların göstergesidir hem de dolaylı olarak nedeni. Türkçe'nin bu kadar kötü kullanılıyor olması, bütün işlerin kötüye gidiyor olmasından bağımsız mı?" 
(Tanıtım Bülteninden)

19 Ocak 2015 Pazartesi

Mim: Kendi Kitabını Yarat



Sevgili Kitap Keyfim mimlemiş beni, teşekkür ediyorum kendisine:) Ayrıca ilk mimim olması sebebiyle ekstra heyecanlı olduğumu belirtmek isterim:))

Gelelim sorularımıza...

1) Bir kitap yazmaya karar verdiniz. Türü ne olurdu?
Dönem kitabı yazmayı çok isterdim.

2) Bu kitabı bir serinin başlangıcı mı yoksa bağımsız bir roman şeklinde mi yazardınız?
Bağımsız yazardım zira işin suyunu çıkarma riski var. Bi de ben sıkılırım kesin aynı karakterler falan devamını yazamazdım:)

3) Kitabınızın baş karakterinin ya da karakterlerinin isimlerini ne/neler koyardınız?
Hmmm İnci, Feride, Hasan ve Ekber diyesim geldi bir de :)

4) Her yazarın etkinlendiği başka yazar ya da yazarlar mutlaka vardır. Peki sizinkiler hangileri?
İnci Aral (aa karakter ismini İnci seçmiştim:) ama İnci deyince aklıma hep Uçurtmayı Vurmasınlar filmi gelir...derken Uçurtmayı Vurmasınlar'ın da yazarının Feride Çiçekoğlu olduğu aklıma geldi:) Allaaaam bilinç altımda neler yatıyor böyle!:)) Ayşe Kulin, Zülfü Livaneli, Necip Mahfuz, Sabahattin Ali, Nazan Bekiroğlu...

5) Kitabınızın nerede geçiyor olmasınız isterdiniz? (Hangi ülke, şehir, köy vs). Ya da kitabınız kurgusal bir dünyayı anlatıyorsa orası nasıl bir yer olurdu?
Ege'nin bir sahil kasabasını çıkış noktası alır, İstanbul'a geçiş yapardım.

6) Kitabınızı ilk olarak kime imzalayıp verirdiniz?
Eşime imzalardım. Ben kitap yazarken bebelerle o ilgileneceğinden gönlünü almak lazım tabi:)) Hatta kitabı ona ithaf ettim gitti:)

7) Gelelim en önemli soruya, kitabınızın ismi ne olurdu?
En zor soru da bu işte! Kayıp Zamanların Gölgesinde diyorum Proust'tan mı etkilendim acaba diye kendimden şüphe ederek:)

8) Sizce kitabınızı en güzel şekilde anlatan 3 kelime ne olurdu? 
Hüzünlü ama umut verici, insanın yüreğine işleyen, vaaayyy be dedirten. Benimkiler 3 kelimeyi geçti söz öbekleri oldu ama neyse:)

Ay çok eğlendim vallahi:) Tekrar teşekkürler:) Ben de kitap eylemi ve  ekhobia s ı mimledim gitti:)

16 Ocak 2015 Cuma

GELİN BAŞI- Seray Şahiner


Can Yayınları
112 sayfa
1. basım: 2007
3. basım: Şubat 2011

Kadın hallerine, gelgitlerine, kafa karışıklıklarına, umutlarına, kırgınlıklarına, pişmanlıklarına kısaca kadına dair bir kitap Gelin Başı...

Kitapta 10 tane öykü bulunmakta, tahmin edebileceğiniz gibi hepsinin de baş kahramanı bir kadın.

Sorumlu ile Sorunlu'da 30 yaşındaki bir anketörün hayal kırıklıklarını, Buzdolabı Süsü Misali'nde bir üniversite öğrencisinin, aynı zamanda ev arkadaşı olan sevgilisinden ayrılma hikayesini, Telsiz Duvaksız'da sevdiği adamla kaçarak evlenen bir kadını, Yalnız Ama Gururlu'da sevgilisinden ayrılan ama yine de onu kafasından atamayan Yeliz'i, İadesiz Taahhütsüz'de sevgilisiyle dışarıdaki ilk buluşmasında ekilen Tuğçe'nin gelgitlerini, Gelin Başı'nda görücü usulü evlendirilen Sibel'i, Yedi Ağlı Don'da küçük bir konfeksiyon atölyesine sahip olan Fidan'ı, Tanga Don Hissi'nde iki arada bir derede kalmış, her ne kadar modern bir kadın olmak istese de büyüdüğü varoş mahallenin izlerinden kurtulamayan Esme'yi; Harmandalı'nda bir dergide çalışan Bahar'ın otobüs durağında beklerkenki düşüncelerini, İlk Öpüşte Aşk'ta ise Çiğdem'in vurdumduymaz sevgilisinin arkadaşıyla buluşup buluşmama konusundaki kararsızlıklarını okuyoruz.

Hikayelerin konusuna ve kapağa bakarak sakın kitabın karamsar bir kitap olduğunu düşünmeyin! Umutsuz görünen, can sıkıcı haller bile öyle esprili bir dille anlatılmış ki ben çok eğlendim okurken:)

Hikayelerin hepsi birbirinden güzel ama ben en çok Yedi Ağlı Don ile kitaba da ismini veren Gelin Başı adlı hikayeleri beğendim.

Tek eleştirim ise Telsiz Duvaksız adlı öyküye... Zira büyük bir iştahla sayfayı çevirdiğimde hikayenin bitmiş olduğunu gördüm. Hikaye 3 sayfa ve bende yarım kalmış duygusu yarattı.

Hulki Aktunç önsözünde Leyla Erbil'e benzetmiş Seray Şahiner'i. Leyla Erbil'i hiç okumadım ama bu kitaptan sonra onu da listeme ekledim.




Kitap Tanıtımından:
Genç, çok genç bir öykücü Seray Şahiner. Sait Faik yaş kemale ermişken bile kendisine "genç hikâyeci," diyenlere öfkelenirmiş. Bunda bir "sen daha toysun," tavrı gördüğü için. Seray Şahiner, daha ilk kitabında öz'el ve biçemsel bir kişilik getiriyor. Bence, genç öykücü değil öykücü olarak sıçrıyor; ilk kitabıyla kim böyle sıçramıştı? Leyla Erbil. "İsyan grameri," demiştim onun getirdiğine. Seray için de doğru bu, yazarın adını kapatın, okuyun, "bu Seray Şahiner öyküsü," dersiniz. Öykülerin odağı, terminali Gelin Başı. Ama daha ilk öyküde (Sorumlu ile Sorunlu) nebüyük/neküçük/neaydınlık/nekaranlık bir dünyaya giriyoruz. Seray Şahiner, kişilerinin ruhundan süzülerek okurun ruhuna giriyor... Acımasız ama hüzünlü olmayı başarıyor... Acı gölün acı öyküsü bu... Bu öyküyü bir erkek yazamazdı. İkinci başarı, yazar anlatı ile benanlatı'yı ustaca evlendirmesinde: Yazar dimdik konuşuyor (Seray Şahiner midir o?), kişiler italik, eğik dünyalarda.HULKİ AKTUNÇ


Yazar Hakkında:
1984 yılında Bursa’da doğdu, İstanbul’da büyüdü. İlköğrenimini Oruçgazi İlköğretim Okulu’nda, ortaöğrenimini Pertevniyal Lisesi’nde tamamladı. 2007 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. 2011’de Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nden, Sinema Anabilim Dalı’nda yüksek lisans derecesi aldı. 'Aylık Paldır Kültür Dergisi Hayvan’da ve Birgün Gazetesi’nde çalıştı. Uzun süre gitar ve resim dersi aldı, izcilik ve dağcılık yaptı. Dönemsel olarak, garsonluk, konfeksiyonda el işçiliği ve makinecilik yaptı. 2006 yılında Varlık Dergisi’nin düzenlediği Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde, "Gelin Başı" isimli öykü dosyası "Dikkate Değer" bulundu. 2007 yılında "Gelin Başı" isimli kitabı Can Yayınları’nca yayımlandı. Sırrı Süreyya Önder’e senaryo asistanlığı yaptı. 2008’de İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen “Yedi Tepeli Aşk” oyununda, "Gelin Başı" kitabında yer alan üç öyküsü sahnelendi. 2010-2011 sezonunda "Gelin Başı"ndaki öykülerden uyarlanan "İadesiz Taahhütsüz" adlı oyun, Tiyatro Boyalıkuş tarafından sahnelendi. 2011’de ikinci öykü kitabı “Hanımların Dikkatine” Can Yayınları’nca yayımlandı.

15 Ocak 2015 Perşembe

Film: ANGEL-A

Angel-A : Afis
Yönetmen: Luc Besson
2005 Fransa yapımı
Oyuncular: Jamel Debbouze, Rie Rasmussen
Romantik komedi, fantastik
91 dakika

Angel-A : Fotograf Jamel Debbouze, Luc Besson
Andre, Cezayir asıllı Amerikan vatandaşıdır ve Fransa'da yaşamaktadır. Dolandırıcılıktan sabıkası olan Andre, yeraltı dünyasından bir çok kişiden borç almıştır.

Angel-A : Fotograf Gilbert Melki, Jamel Debbouze, Luc Besson
Ve haliyle ödeme sıkıntısı yaşayan Andre'nin başı fena halde derttedir. Borcunu ödeyemeyeceğini anlayan Andre çareyi intihar etmekte bulur.

Angel-A Resimleri
Ama tam intihar edeceği sırada karşısına Angela çıkar.

Angel-A Resimleri

Film siyah beyaz bu arada; sıcak, samimi, komik, tam kafa dağıtmalık:) Ben çok beğendim:) Tavsiye olunur efenim:)




Görseller www.sinemalar.com ve www.beyazperde.com dan alınmıştır.

14 Ocak 2015 Çarşamba

DÖNÜŞ- Ayşe Kulin



Remzi Kitabevi
295 sayfa

Gizli Anların Yolcusu'yla başlayıp Bora'nın Kitabı'yla devamını okuduğum  hikayenin 3. kitabı da Dönüş.

Bu sefer Eda ve İlhami'nin kızları Derya başrolde, Derya'nın yaşadıkları, hissettikleri, hesaplaşmaları ön planda. Kitapta toplam 6 bölüm var, yalnızca 2 bölüm Eda'nın ağzından anlatılmış.

Kitap yine akıcı, yine 1-2 günde bitirilebilecek bir kitap ama sanki bir şeyler eksik...Karakterlere mi ısınamadım, konuyu mu sevmedim bilemedim ki... Tek bildiğim Ayşe Kulin'in eski kitaplarını özlediğim... 

Not: Yaklaşık 2 ay kadar önce Ayşe Kulin'in imza gününe gittim kızımla. Kızım adına imzalattım henüz okumadığım Hayal kitabını:) Kızımla ilgilendi, kitabın başında ailesinin karikatürü var, onları gösterdi "bak bu benim annem, babam, dedem" diyerek. Çok güzel ve asil duruşlu bir kadın vallahi gittim gördüm efeeeem:) Tü tü tü maşallah dedim valla kadına. Bi de makyajsııııız, paspal gitmişim ki kendimden utandım! Bi dahakine denk gelir de gidersem bakımlı gitcem!:)


Kitap Tanıtımından:

Gerçekler acıdır; acıtır, incitir...

Tam da hayatının yoluna girdiğini sandığı günlerde, önce annesinden gelen bir haber, ardından eski bir şapka kutusunda bulduğu mektuplar...

Derya'nın, iki yıldır sümenaltı edilen gerçekleri bir tokat gibi öğrenmesi, onu dünyanın bir megakentinden ötekine savuracak, kaderi onu sarı bir sonbahar günü, açılıp açılmayacağını bile bilemediği bir demir kapının önüne kadar taşıyacaktır. 

Genç kız, acaba gizem dolu bu perdenin ardına geçebilecek midir?

Öğreneceklerini kabul edebilecek, kabul etse bile sindirebilecek midir?

O kapı açılırsa elbette...

Dönüş, aldatmanın, aldatılmanın, affetmenin, acıtan gerçeklerin romanı.

12 Ocak 2015 Pazartesi

2014'ün Ardından...



Ne yoğun bir yıldı 2014...Özellikle son dönemi! Ödevdi, sınavdı, makalesiydi, yıldım yeminle! Yaş olmuş 33, başında 2 bebe, ne işin var senin masterda neyim! Ama yoook şu masterı bi bitireyim eğitim hayatımı noktalıyorum arkadaş, bu ne yaa! Sıtkım sıyrıldı resmen!

Aha şu aşağıdaki zavallıdan farkım kalmadı yav!



Okumayı hedeflediğim kitap sayısı 35 idi ve ben ancak 33 kitap okuyabilmişim:( Yatmadan önce 10 dk. ila 1,5 saat arasında değişen okuma süremle bu kadar kitap fena değil diyorum ama yine de "pöööööffff niye daha fazla okuyamadım" diye kızıyorum kendime...

Gelelim listemize:
1- Nar Ağacı-Nazan Bekiroğlu
2- Benim Çılgın Ailem- Elizabeth Kelly
3- Bir Kedi, Bir Adam ve Bir Ölüm- Zülfü Livaneli
4- Kan Gölü- Tess Gerritsen
5- Seçilmiş Kişi- Carol Lynch Williams
6- Kelebek- Henri Charriere
7- Mucizevi Mandarin- Aslı Erdoğan
9- Sessiz Oda- Lori Schiller
10- Kamelyalı Kadın- Alexandre Dumas
11- Muhteşem Gatsby- F. Scott Fitzgerald

2015'ten beklentim ise okumayı hep ertelediğim kült eserleri artık okuyabilmek... 
Sağlıklı, mutlu, huzurlu ve bol kitaplı bir yıl olsun inşallah:)