30 Kasım 2014 Pazar

Film: AGORA






2009 İspanyol yapımı
Yönetmen: Alejandro Amenabar 
127 dk.
Tarih, dram

370-415 yılları arasında yaşayan İskenderiyeli Hypatia'nın gerçek yaşam öyküsünü anlatmakta film. 

Matematikçi, filozof ve astronom olan Hypatia, İskenderiye kütüphanesinde ders vermekte, zekası ve güzelliğiyle herkesi kendisine hayran bırakmaktadır. 


Agora Resimleri


İskenderiye'de yeni yeni ve hızlı bir şekilde  Hristiyanlık yayılmakta; Hristiyanlığı kabul etmeyenlere ise baskı ve şiddet uygulanmaktadır.

Agora Resimleri



Özgür ruhlu, düşüncelerini sakınmadan söyleyen ve inançsızlığını saklamayan Hypatia da bundan nasibini alacaktır.

Agora Resimleri

Hypatia'nın üzerinde çalıştığı konulardan biri de dünyanın yörüngesi, dünya ve güneşin evrende nasıl konumlandığı idi. Hypatia, teorilerini ispatlayamadan katledildi ve onun teorileri yaklaşık 12 asır sonra Kepler tarafından kanıtlandı.

Agora Resimleri


Film gerçek hayatta olduğu gibi vahşi sahneler içermiyor. Yönetmen kanlı sahneler koymadan da yapılan baskıyı, şiddeti iliklerinize kadar hissettiriyor.
Düşündürücü bir film...


Görseller www.sinemalar.com dan alınmıştır.

28 Kasım 2014 Cuma

BEN NOJOUD 10 YAŞINDA BİR DULUM- Nojoud Ali




Martı Yayınları
195 sayfa
Çeviri: Tayfun Toruner

Bir çırpıda okuyup bitirdiğim bir kitap oldu bu. 10 yaşındayken yoksulluk nedeniyle, evden bir boğaz eksilsin diye otuz küsür yaşındaki bir adamla evlendirilen Yemenli Nojoud'un gerçek yaşam öyküsü...

Neler olacağını bilmeme rağmen kitabı okurken çok gerildim, üzüldüm. Ancak Nojoud'un azmine, kaderini değiştirme kararlılığına, cesaretine hayran kaldım! 10 yaşında bir çocuk olarak maruz kaldığı tecavüzlere, hakaretlere, dayaklara rağmen vazgeçmeyip hayatı üzerinde söz sahibi olma cesareti gösterebilmesi çok şaşırtıcı! Ben aynı cesareti gösterebilir miydim bilemiyorum...

Çocukların hak ettikleri gibi yaşadığı, hiç bir kötü muameleye maruz kalmadığı bir dünya mümkün olsaydı keşke...

Kitap Tanıtımından:

Yemenli Nujood henüz on yaşındayken evlendirilmek üzere otuzlu yaşlardaki bir adama satıldı. Ailesinden, çok sevdiği kardeşlerinden koparılıp zorla Yemen'in izbe bir köyüne gönderildi. Evlendiği adam kendinden yaşça oldukça büyüktü: tam üç kat. Ailesine Nujood ergenlik çağına girene kadar ona dokunulmayacağına dair söz verilmişti. 

Ancak bu söze sadık kalınmadı. Verdiği sözü unutan kocası, Nujood'un bir genç kız olmasını beklemeden evlendiği gece onunla zorla birlikte oldu. Nujood gündüzleri kayınvalidesi tarafından, geceleri ise kocası tarafından iki ay boyunca fiziksel ve duygusal şiddete maruz kaldı. 

Ve Nujood bu kâbusu yaşarken yalnızca 10 yaşında bir çocuktu.
Ama Nujood pes etmedi ve tüm Yemen'e ve başka memleketlerde aynı kadere mahkûm insanlara örnek olacak bir serüvene imzasını attı. Yaşadığı topraklarda eşine benzerine rastlanmamış bir hikâyenin başkahramanı oldu; kocasından boşanmak için gizlice evden kaçarak mahkemeye gitti ve yargıcın kapısını çaldı. 

Nujood'un ailesine ve Yemen geleneklerine meydan okuyuşu ve cesareti tüm dünyada yankılandı ve Orta Doğu'daki tüm genç kızlar için ilham kaynağı oldu.
Ve Nujood eşsiz hikâyesiyle tüm dünyanın vicdanını bir kez daha sorgulamasına sebep oldu.

***
“Annem sessiz kalıyordu. Üzgün ama kaderine boyun eğmiş bir hali vardı.
Sonuçta, Yemenli kadınların çoğu gibi onunki de düzenlenmiş bir evlilikti. Kimse ondan iyi bilemezdi, ülkemizde sıkıntıyı kadınlar çeker, emirleri erkekler verirdi. Bu durumda beni savunmak, baştan kaybedilmiş bir savaş olacaktı.”

Kocası evli bir kadının okula gitmesinin doğru olmayacağı gerekçesiyle Nojood'u okuldan aldı. Düğünündeyse Nujood bir köşede oturmuş gözyaşları içerisinde olanları bir yabancı gibi izliyordu başına gelecekleri hissediyormuşçasına. 

Olanlar tek kelimeyle felaketti. Kocasının tecavüzleri ve dayağının yanı sıra kayınvalidesinin verdiği eziyet de durumu daha da kötüleştirmişti. Onca zulmün içerisinde küçücük bir kız çocuğu olarak ayakta durmaya gayret ediyordu gücü yettiğince.

Ve sonunda her şeyi göze alıp evden kaçtı ve soluğu adliyede aldı.
“Hangi yargıcı arıyorsun?”
“Bir yargıçla konuşmak istiyorum, hepsi bu.”
“Ama bu mahkemede birçok yargıç var…”
“Beni bir yargıca götürün, hangisi olursa olsun!”
Kadın kararlılığımdan şaşkın, susuyor. Belki de küçük delici çığlığım onu ürküttü.
“Ne istiyorsun?”
Cevabım bekletmeden geliyor.
“Boşanmak.”

Verdiği emsalsiz mücadele ve kazandığı zaferle tüm dünyada adını duyuran Yemen'li Nujood Ali cesaretiyle tüm dünyadaki kadınlara örnek olmuş, Glamour Yılın Kadını ödülüne layık görülmüş ve Condoleezza Rice, Hillary Clinton gibi önemli isimlerin de takdirini kazanmıştır.

26 Kasım 2014 Çarşamba

MASUMİYET ÇAĞI- Edith Wharton


426 sayfa
Martı Yayınları
Çeviri: Sena Öksüz


Neredeyse 1 aydır ben bu kitabı okumaya çalışıyorum. Sorun tabi ki kitapta değil bende! Toparlandım, taşındım, yerleştim diyene kadar doğru dürüst okuyamadım kendisini:( Araya bir de ödevler, sunumlar girince bal kaymak oldu!

Kitabımıza gelince...Genç bir avukat olan Newland, May ile nişan hazırlıkları yaparken ortaya May'in kuzeni Kontes Olenska çıkar. Kontes Olenska, kocasını terk edip memleketi New York'a dönmüştür, aile tedirgindir, kontesin kocasına geri dönmesi arzu edilen bir şeydir ama kontes de inatçıdır hani! Toplumsal kalıpları, formaliteleri pek de sallamayan kontes yeni hayatından memnundur. O dönemlerin Amerikasında bile koca terk etmek  ne büyük bir olaymış yav! En çok buna şaşırdım, "kadının yeri beyinin yanıdır" düşüncesi hakimmiş. Neyse efenim tahmin edeceğiniz üzere kontesle Newland arasında bir elektriklenme yaşanır; Newland toplumsal kalıplara karşı gelip aşkının peşinden mi gidecektir, yoksa aşkının hayalini bir ömür kalbinde mi taşıyacaktır?

Kitap çok akıcı ve etkileyiciydi, sonunu da pek beğendim. Dönemin sosyal ilişkilerini, toplumsal kalıplarını yansıtması da cabası...Martı Yayınlarının romantik klasikler serisini sevdim ben. Bununla birlikte 3 kitabı (diğerleri de Kamelyalı Kadın ve Tess  idi) okumuş oldum bu seriden. 

Küçükken "kabarık elbiseler giyiyorlar aman ne güzel, keşke o dönemlerde yaşasaydım" diye özenirdim, kitabı okuduktan sonra kazın ayağının öyle olmadığını anladım! Ne o öyle aman, formalite formalite, yok tiyatro elbisesi, yok ev elbisesi, yok resmi ortam elbisesi, yok gayri resmi ortam elbisesi... Dahası sosyeteye tanıştırılma partileri, partiye gittin gitmedin, imalar mesajlar...Hoş şimdi de yok mu o kalıplar var ama bu kadar keskin çizgilerle değil... Amaaaan ben seviyom bu sade yaşamı, hem yaşasın kot özgürlüğü!:)


Kitap Tanıtımından:
Bir süre Avrupa'da yaşayan güzel Kontes Olenska'nın, muhafazakâr ve katı âdetlerin hüküm sürdüğü New York'a geri dönüşü sosyetede büyük yankı uyandırır. İyi bir konuma sahip genç avukat Newland Archer ile güzeller güzeli May Welland'ın nişanlandıkları gece ortaya çıkan Kontes Olenska, kocasını terk ediş öyküsü, entelektüel ruhu, özgürlüğe düşkünlüğü ve herkesten farklı olan duruşuyla sosyetenin hayatını renklendiren bir figür haline gelir.


Melankolik bakışları ve ulaşılmaz tavırlarıyla Archer'ın yüreğine hançer gibi saplanan bu genç kadın, özlemini duyduğu duyguların karşılığını da bu genç adamda bulur. Peki, hiçbir şeyin gizli kalmadığı bir toplumda aşkı özgürce yaşama arzusu, iki âşık için mümkün olabilecek midir? 19. yüzyıl Amerikan edebiyatının önemli kadın yazarlarından Edith Wharton'ın Pulitzer Ödülü alan romanı Masumiyet Çağı, gizli bir aşk hikâyesini, toplum yargıları ile insan psikolojisinin kesiştiği bir çerçeveden ele alıyor.

5 Kasım 2014 Çarşamba

Film: AŞK (HER)


2 saat 6 dk.
ABD, 2013 yapımı


Aslında bu filmi izleyeli yaklaşık 2 hafta oldu, taslaklarımda kalmış yazı. Zaten şu aralar film de izleyemiyorum kitap da okuyamıyorum:( Cumartesi günü taşınacağımdan toplanmaya çalışıyorum, ama ne zor bi şeymiş 2 çocukla taşınmak yahu! Mehteran takımı gibiyiz 2 ileri 1 geri, Allah sonumuzu hayır etsin bakalım, elbet toplanırız herhalde:)



Filmimizin konusu şöyle: Mektup siparişleri alan bir şirkette (o ne ola ki demeyin efenim, geleceğin dünyasında insanlar, doğum günü, yıl dönümü gibi özel günlerde mektup siparişi veriyorlar ve sevdiklerine yolluyorlar.)  çalışan Theodore karısından boşanma sürecindedir. Karısını sevmesine rağmen karısının isteği üzerine boşanmaya razı olur. Hayatı karmakarışıktır ve yapay zeka diyebileceğimiz bir işletim sistemi alarak hayatını bir nebze düzenlemeye çalışır. Ancak gün geçtikçe Samantha (işletim sistemi) ile ilişkileri garip bir hal alır. 

Filmin senaristi ve yönetmeni, Being John Malkovich ( John Malkovich Olmak) filminin de yönetmeni olan Spike Jonze.  Jonze, bu filmle En İyi Orjinal Senaryo Oscarını almış.

Samantha'yı da Scarlett Johansson seslendirmiş. Ama o nasıl bi sestir yav! Bu sebepten filmi dublajsız seyretmenizi öneririm.

Film yer yer komik ama geleceğin insanlarının yalnızlığına hüzünlü bir bakış sunduğundan filmin dramatik yönü daha ağır basıyor. İzlenesi bir film...