Çeviri: Pınar Polat
Doğan Kitap
Murakami'den İmkansızın Şarkısı'nı okumuştum daha önce ve pek sevmemiştim. Ölmeden önce okunması gereken bilmem kaç kitap listesinde görüp almıştım.
Ölmeden önce okunması gerekiyorsa baya iyi olmalı diye beklenti içine girdiğimden mi yoksa konusu itibariyle kimin eli kimin cebinde belli olmadığından mı bilemiyorum ama hoşlanmamıştım kitaptan.
Murakami'yi de bir kalemde silip atamadığımdan bir kitabını daha okumaya karar verdim:)
Kitabın konusuna gelince;
Hacime'nin ilkokul arkadaşı ve ilk aşkı Şimamoto'yla okul bitince yolları ayrılır. Hacime'nin sevgilileri olur, üniversiteyi bitirir, iş hayatına atılır, evlenir, çocukları olur ama aklının bir köşesinde hep Şimamoto vardır. Ve bir gün Şimamoto'yla yolları yine kesişir. Hacime, hayatına kiminle ve nasıl devam etmesi hususunda karar almalıdır artık...
Kitap o kadar güzel başladı ki hemen "a-ha" dedim "yıldızım barışacak galiba Murakami'yle":) Su gibi aktı roman; çorba karıştırırken, iki arada bir derede hep elim gitti, 2 satır da olsa okudum.
Bittiğinde ise aklımdaki soru işaretlerinin cevabını bulamamış olmak biraz rahatsızlık hissi verse de belki de en güzeli böylesiydi dedim sonunda... Hayat da öyle değil mi zaten her sorunun mutlaka bir cevabı olmak zorunda değil...Bazen her şeyi olduğu gibi bırakmak en güzeli diyerek kitabı bağrıma bastım ve bir sonraki Murakami romanı olarak da Sahilde Kafka'yı seçtim;)
Altı Çizilenler:
O zamanlar bilmiyordum. Birini tekrar düzelemeyecek kadar kötü kırabileceğimi. İnsan sadece var olarak diğer bir insanda dönüşü olmayan yaralar açabiliyordu.
Sınıftakilerin bazıları onu çok soğuk ve kibirli bulmuş olmalıydılar. Fakat ben başka bir şey bulmuştum- yüzeyin altında sıcak ve kırılgan bir taraf. Tıpkı saklambaç oynayan bir çocuk gibi, çok derinlere saklanmış ama bulunmayı umuyordu.
Bugün bile, ne zaman onu düşünsem, sakin bir pazar sabahı gelir aklıma. Doğmak üzere olan dingin, güzel bir gün.
Burada kalırsam içindeki bir şey sonsuza dek kaybolacaktı- kaybetmeyi göze alamadığım bir şey. Bir tutku, yarım kalmış bir arzu, belli belirsiz bir düş gibiydi. İnsanların sadece 17 yaşındayken gördükleri bir düş.
Yağmura uzun bir süre bak, kafanda hiç bir düşünce olmadan ve dünyanın gerçekliğinden uzaklaşarak, yavaş yavaş gevşeyen bedenini hisset. Yağmurun hipnotize edici gücü vardı.
Bir daha gelebileceğini asla söylememeliydi. Vaatler- böyle belirsiz olanları dahi- insanın aklına takılıp kalır.
Ağlayabilseydim, herşey daha kolay olabilirdi. İyi de, neye ağlayacaktım? Kimin için ağlayacaktım?Başkalarına ağlamak için çok bencildim, kendime ağlamak içinse çok yaşlı.
Kitap Tanıtımından:
Tokyo’nun varlıklı bir mahallesinde, sıradan ve sorunsuz gibi gözüken bir hayat süren Hajime, orta yaşlara geldiğinde yaşamını sorgulamaya başlar. Hayatı boyunca sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. Savaş sonrası yıllarda şansı yüzüne gülmüş, iyi bir evlilik yapmış ve iki kız çocuk sahibi olmuştur. Şehirde iki caz kulübünün sahibi olarak kıskanılacak bir kariyeri vardır. Yine de, hayatı ve kariyeriyle ilgili, rahatsız edici, sinsi bir yetersizlik duygusuna kapılmaktan kendini alamaz. İlk gençliğinde âşık olduğu, akıllı, ancak tuhaf bir yalnızlık duygusu uyandıran güzel Şimamoto’nun anısı, kalbini gölgelemektedir.
Yağmurlu bir gecede, eskisinden çok daha güzel ve etkileyici görünen Şimamoto’nun tekrar karşısına çıkmasıyla, hayatı çok daha karmaşık bir hale gelir.
“İnsanın, kaderi ve maddi dünya arasındaki gelgitlerini anlatan ve okuru kıskıvrak yakalayan bir eser. Akıllardan çıkmayacak.”
The New York Observer
Ölmeden önce okunması gerekiyorsa baya iyi olmalı diye beklenti içine girdiğimden mi yoksa konusu itibariyle kimin eli kimin cebinde belli olmadığından mı bilemiyorum ama hoşlanmamıştım kitaptan.
Murakami'yi de bir kalemde silip atamadığımdan bir kitabını daha okumaya karar verdim:)
Kitabın konusuna gelince;
Hacime'nin ilkokul arkadaşı ve ilk aşkı Şimamoto'yla okul bitince yolları ayrılır. Hacime'nin sevgilileri olur, üniversiteyi bitirir, iş hayatına atılır, evlenir, çocukları olur ama aklının bir köşesinde hep Şimamoto vardır. Ve bir gün Şimamoto'yla yolları yine kesişir. Hacime, hayatına kiminle ve nasıl devam etmesi hususunda karar almalıdır artık...
Kitap o kadar güzel başladı ki hemen "a-ha" dedim "yıldızım barışacak galiba Murakami'yle":) Su gibi aktı roman; çorba karıştırırken, iki arada bir derede hep elim gitti, 2 satır da olsa okudum.
Bittiğinde ise aklımdaki soru işaretlerinin cevabını bulamamış olmak biraz rahatsızlık hissi verse de belki de en güzeli böylesiydi dedim sonunda... Hayat da öyle değil mi zaten her sorunun mutlaka bir cevabı olmak zorunda değil...Bazen her şeyi olduğu gibi bırakmak en güzeli diyerek kitabı bağrıma bastım ve bir sonraki Murakami romanı olarak da Sahilde Kafka'yı seçtim;)
O zamanlar bilmiyordum. Birini tekrar düzelemeyecek kadar kötü kırabileceğimi. İnsan sadece var olarak diğer bir insanda dönüşü olmayan yaralar açabiliyordu.
Sınıftakilerin bazıları onu çok soğuk ve kibirli bulmuş olmalıydılar. Fakat ben başka bir şey bulmuştum- yüzeyin altında sıcak ve kırılgan bir taraf. Tıpkı saklambaç oynayan bir çocuk gibi, çok derinlere saklanmış ama bulunmayı umuyordu.
Bugün bile, ne zaman onu düşünsem, sakin bir pazar sabahı gelir aklıma. Doğmak üzere olan dingin, güzel bir gün.
Burada kalırsam içindeki bir şey sonsuza dek kaybolacaktı- kaybetmeyi göze alamadığım bir şey. Bir tutku, yarım kalmış bir arzu, belli belirsiz bir düş gibiydi. İnsanların sadece 17 yaşındayken gördükleri bir düş.
Yağmura uzun bir süre bak, kafanda hiç bir düşünce olmadan ve dünyanın gerçekliğinden uzaklaşarak, yavaş yavaş gevşeyen bedenini hisset. Yağmurun hipnotize edici gücü vardı.
Bir daha gelebileceğini asla söylememeliydi. Vaatler- böyle belirsiz olanları dahi- insanın aklına takılıp kalır.
Ağlayabilseydim, herşey daha kolay olabilirdi. İyi de, neye ağlayacaktım? Kimin için ağlayacaktım?Başkalarına ağlamak için çok bencildim, kendime ağlamak içinse çok yaşlı.
Kitap Tanıtımından:
Tokyo’nun varlıklı bir mahallesinde, sıradan ve sorunsuz gibi gözüken bir hayat süren Hajime, orta yaşlara geldiğinde yaşamını sorgulamaya başlar. Hayatı boyunca sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. Savaş sonrası yıllarda şansı yüzüne gülmüş, iyi bir evlilik yapmış ve iki kız çocuk sahibi olmuştur. Şehirde iki caz kulübünün sahibi olarak kıskanılacak bir kariyeri vardır. Yine de, hayatı ve kariyeriyle ilgili, rahatsız edici, sinsi bir yetersizlik duygusuna kapılmaktan kendini alamaz. İlk gençliğinde âşık olduğu, akıllı, ancak tuhaf bir yalnızlık duygusu uyandıran güzel Şimamoto’nun anısı, kalbini gölgelemektedir.
Yağmurlu bir gecede, eskisinden çok daha güzel ve etkileyici görünen Şimamoto’nun tekrar karşısına çıkmasıyla, hayatı çok daha karmaşık bir hale gelir.
“İnsanın, kaderi ve maddi dünya arasındaki gelgitlerini anlatan ve okuru kıskıvrak yakalayan bir eser. Akıllardan çıkmayacak.”
The New York Observer
Altını çizdiğin son cümle harika, okuyacak çok kitap birikti ama bir türlü fırsat yaratamıyoruz, üşeniyoruz galiba.
YanıtlaSilo cümleyi okuduğumda çok etkilenmiştim, gerçekten çok güzel! oooffff offf listeler uzayıp gidiyor valla!:) Alma hızım okuma hızıma yetişemiyor ve ben hep erir mi bu okunacaklar kulesi diyip duruyorum!:)
SilJapon yazarlarda bazı şeyleri okuyucuya bırakma durumu ile çok karşılaşıyorum onların tarzları bu sanırım... Murakami'de bu çok daha fazladır, bu yüzden kitapları ile ilgili şunu anlatıyor diyemezsiniz kolaylıkla... ki bu kitabı yine belli başlı bir konuya sahip ve en sevdiklerimden biridir... Sahilde Kafka'da çok iyi seçim, ben kitaba da Kafka'nın kendisine de bayılmıştım... bakalım siz nasıl bulacaksınız? iyi okumalar olsun :)
YanıtlaSilhmmm bunu bilmiyordum, Japon yazarlarda bu duruma hazırlıklı olayım öyleyse!:) Aynı yazardan art arda okumayı tercih etmem genelde ama elimin altında olsa direkt Sahilde Kafka'yı okuyacaktım valla, o kadar beğendim yani kitabı!:)
Silkeyifli okumalar size de :)
ben de henüz murakamiyle elektriği tutturamadım , fakat kendisinden de hala vazgeçmiş değilim , bu kitabına şans vereyim o halde :D
YanıtlaSilver ver:) bunu seversin zannımca :)
SilKitabı listenizde öne çekip okumuşsunuz. :)
YanıtlaSilHajime karakteri, gerçekten bizi ve doğallığımızı yansıtıyor, değil mi?
Shimamoto karakteri üzerine de düşünmek gerek aslında.
Birçok yorum yapmak isterdim ama spoiler vermekten korktuğum için yazamıyorum.
Fazla uzatmayayım.
Bol okumalı günler diliyorum. :)
evet!:)
SilHacime'nin kendine karşı olan dürüstlüğüne bayıldım!:) Zira çoğu kişinin kendine bile itiraf etmekte zorlandığı, yüzleşmek ve kabul etmek istemediği zaafları, eksiklikleri vardır...
Şimamoto da çok farklı bir karakter! Filmi çekilse (var mı onu da bilmiyorum ama) Şimamoto karakterini canlandıracak aktristin işi zor bence!
Keyifli okumalar size de:)
paylaşımlarınız için çok teşekkürler
YanıtlaSilben teşekkür ederim katkınız için:) sevgiler...
Silçook önemli bi yazar de mi yaa :)
YanıtlaSilbu romanıyla sevdim kendisini valla ne yalan söyliim:) ama iyi ki kendisinden vazgeçmemişim!:)
SilAğlayabilseydim, herşey daha kolay olabilirdi. İyi de, neye ağlayacaktım? Kimin için ağlayacaktım?Başkalarına ağlamak için çok bencildim, kendime ağlamak içinse çok yaşlı.
YanıtlaSilayy sırf şu guzel cumle ıcın murakamıye başlayabılırım. Hiç okumadım daha once sahilde Kafkayı bende merak edıyorum
bu kitap güzel bir başlangıç olur bence:)) ve evet o cümleyi okuyunca resmen çarpıldım!
SilMerhabalar,
YanıtlaSilHaruki Murakami, çok sevdiğim yazarlardan biridir. Dünyaca ünlü yazarı ‘’Koşmasaydım Yazamazdım’’ kitabıyla tanıdım ilk. Yazmayı çok seven ve geçimini yazarak sürdüren bir yazar olarak bu kitap beni çok etkilemişti. Kitapta şu sözü çok sevmiştim: ‘’Evet, ben elbette büyük bir koşucu değilim. Fakat bu hiç de önemli bir sorun değil. Dünkü kendimi biraz olsun geçebilmek; önemli olan işte bu.’’ Şahane bir kitap, herkese tavsiye ediyorum. İzninizle bu kitaptan en sevdiğim 10 alıntıyı okumanız üzere sizinle paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/haruki-murakami-kosmasaydim-yazamazdim-kitabindan-10-enfes-alinti/
Güzel okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.