16 Mayıs 2016 Pazartesi

18 SAAT- Ertürk Akşun


423 sayfa
Destek Yayınları
Roman

Yorumlanmayı bekleyen kitaplarım birikti:( İş yerinde bir ara acayip yoğundum, elim hiç gitmedi, beyin hamur kıvamında eve geldiğimden, cümle kurma zahmetine girmeyeyim, hazır yazılmışları okuyayım diyerek sadece okudum:)

18 Saat de bunlardan biri. 

Kitap, farklı hayatlar üzerinden ilerliyor, bolca karakter var. Ama ana karakterler olarak Tolga ve Nadir'i sayabiliriz. 

Nadir mimardır ve yeni açılacak ofisinin açılış kokteylinin hazırlıklarıyla uğraşmaktadır.

Bu esnada Libyalı eylemciler de eylem hazırlıkları içindedirler.

Bir şekilde eylemcilerle Tolga, Nadir ve diğer karakterlerin yolları kesişir.

Bu kitap hakkında instagramda, bloglarda çok iyi olduğuna ilişkin yorumlar okumuştum.

"Çok sürükleyici, elinden bırakamayacaksın, 18 saatte bitecek vaadini sonuna kadar hak ediyor" tarzında...

Kitap kötü değil, nitekim ortada emek var. Tarihle de harmanlanmış bir roman ancak ben gözümde çok büyütüp farklı beklentiler içine girdim sanırım. O yüzden de bir hayal kırıklığı yaşadım.

Karakterlerden hoşlanmadım. Issız adamlar, yaş takıntılı, mazoşist kadınlar...

Sonuçta bunlar da hayata dair ama ne bileyim işte...

Bir de kitabın kapağından ve adından bolca macera bekliyordum, cinsellik bekleyeceğim en son şeydi...Ayrıntılı ve argolu anlatım hoşuma gitmedi...

Son olarak; yazar boş değil, ciddi birikim yapmış, çok okumuş ancak karakterlerin sürekli "Engels'in dediği gibi, Lagrange der ki, Küçük Prens'te de anlatıldığı gibi, Donald Symons "İnsan Cinselliği Üzerine İncelemesi'nde bir hikaye anlatır, şöyle ki" şeklindeki öğretici tavırları bir yerden sonra canımı sıktı:/ Aslında bilgilenmeyi severim ama salt bilginin bu kadar gözüme sokulmasını sevmiyorum sanırım:/ Ya da karakterler ukala geldi, bilemedim:)

Altı Çizilenler:

"İçimizde kimsenin bilmediği arzularımız bizi çekip çevirir ve çoğu zaman kendimiz bile bilmeyiz bunu. Dışımızda ise zaten bize yön vermeye çalışan devletlerden tut da sistemler, mahalle baskıları, aileler, arkadaşlar, sevgililer... Farklıysan insanlar rahatsız olurlar. Kendi yansımalarıdır onları rahatsız eden, kendi yapamadıklarının yansımaları. Gölge gibi. İçlerinin bir yerlerine hapsettikleri adamdır aslında kıskandıkları. Kendi çaresizlikleri, kendi korkaklıkları..."

"Suçluluk duyduğumuz şeyleri çoğu zaman bilerek yaparız. Gözlerimizi kapar, suçluluğu isteyerek ve seçerek yaşarız. Yaptıklarımız bizi çok da mutlu eder çünkü suç gibi gelmez önceleri. Bir zaman sonra seçtiğin suça ait olursun. Suçluluğun sen olur. Dünyadaki cehennemini kendi ellerinle yaratmışsındır farkında olmadan. Suçlu ve kötü olduğuna inanırsın artık. Vicdan azabı devreye girdiyse geçmiş olsun. Çünkü insanın en büyük cehennemi vicdan azabıdır."

"Bilgisayar klavyesi tuşlamaktan farkı yok artık aşklarımızın da dostluklarımızın da. Komutu girip sonuç bekliyoruz. Hiçbir şeyi emeklerimize layık bulmuyoruz. "

"Sen daha ortada bir felaket yokken bile o felaketi yaşamaya başlıyorsun. Geriye dönüp baktığında sadece acı hatıraları hatırlıyorsun. bense henüz gelmemiş mutluluklar için bile sevinç duyabiliyorum."

"Çoğu insanın vicdan sandığı şey aslında başkalarının ahlaki çerçöpüdür. Birey olmanın tek yolu sen olmayan seni öldürmenle mümkün..."

"Sizin buldum dediğiniz tüm cevaplara karşı, benim henüz sorulmamış tonlarca sorum var... Çünkü siz durdukça ben yürümek istiyorum..."

"Açlıkla karşı karşıya gelen toplum hiçbir değişikliği göze alamaz. Boğaz tokluğuna çalışan, yaşamını bu şekilde sürdürmek zorunda kalan halk veya topluluk, herhangi bir sapmada yaşamdan kopacağı korkusu altındadır. Yaşamak insanın en temel içgüdüsüdür. karnını doyurmayı garanti altına alan halk, artık kendilerine boş zaman yaratmanın peşine düşecektir. boş zamanında düşünecek, yeni olanı hayal edecek ve yeni kurgulara gidebilecektir. Mesele boş zaman yaratma işidir. Lagrange'ın "tembellik hakkı" dediği şey de budur. İşte kapitalistlerin çok iyi bildiği şey... İnsanlara boş zaman bırakmayacaksın."

Kitap Tanıtımından:

"Bedelini ödediğim hatalarımdan dolayı kimse beni yargılayamaz..."

Yaşadığın hayatın üzerinde bıraktığı izleri fark edebilmek için ölümün soğuk yüzüyle karşılaşmayı bekleme. Bazen sadece 18 saatlik bir zaman dilimi dahi, koca bir hayat kadar uzun gelir insana. En büyük aşkların filizlendiği ve en devrimci düşüncelerin toprağa düştüğü anlar zaten en dar ve çıkmaz zamanlar değil midir? Belki de bu yüzden hayat dediğin yarın cayacakmışsın gibi yaşanır...


"18 Saat" aşk, tutku, şehvet, macera ve tarihle örülü nefes kesici bir roman. Yolları aynı adreste kesişen birbirinden farklı ve iddialı karakterler ölümle burun buruna geldiklerinde bir daha eskisi gibi olmayacak hayatlar yeniden yazılmak zorunda kalınan kaderler sadece fikirleri değil, ruhları da değişenler...


"Gözümüzle gördüğümüz her güzel şeyin arkasında mutlaka bir giz ya da acı saklıdır..." 

9 yorum:

  1. Yeni yazarlara şans vermeli, desteklenmeli diye düşünüyorum. O yüzden yazarın Agafya kitabını alacaktım ama yorumlarda müstehcen bölümler olduğunu okuyunca vazgeçmiştim. Bu kitapta da var diye yazmışsın. Tarzı bu zaar. Neyse başka yeni yazarlara şans vericiyz demek ki. Sevgiler canım ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ben de yeni yazarlar keşfetmeyi seviyorum. Yazar ve diğer kitapları hakkında pek bilgim yoktu esasında, bu kitap hakkında da çok iyi yorumlarını okuyunca beklentimi yüksek tuttum sanırım:/
      sevgiler:)

      Sil
  2. eee yanisi , okusak mı ki , can sıkıcı olmasın ama yaaa:D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahahah o da sana kalmış:)) ya benim beklenti düzeyimden de kaynaklanmış olabilir. ben tess'de gerilim beklediğimden seviyeli birlikteliklere bile tahammülüm yok:) kaldı ki burda bolca macera beklerken çarpık ilişkiler ağının içinde buldum kendimi:)
      bi de şu bilgi bombardımanı mevzuu var tabi:) yoksa hızlı okunuyor esasında ama beklediğim kadar hızlı değil:) ay ne güzel anlattım di mi:P

      Sil
  3. Benim de yorumlanmamış kitaplarım birikti :(( Sanki konu ilginç gibi ama fazla bilgi aktarması boğucu gibi de :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. unutmadan yorumlasam telaşı başladı ama elim gitmiyor bir türlü:/
      benden kaynaklı da olabilir tabi:) thomas hardy'nin Tess kitabında da karakterlere uyuz olmuştum, burdakilerle de yıldızımız uyuşmadı sanırım:)

      Sil
  4. Sizi çok iyi anladım, çok güzel bir anlatım olmuş, elinize sağlık:) Yazarı da kitabı da bilmiyordum ama yazdıklarınızdan sonra ben de sevmezdim diye düşündüm teşekkürler, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim, denk gelirseniz bir bakın isterseniz gene de:) sevgiler:))

      Sil
  5. Uzun zamandır başlayıp tekrardan bıraktığım kitap.En son dedim ki ya bende bir sıkıntı var galiba. şimdi yorumlara bakarken kendi fikrime en yakin olan bloğu bulduğuma seviniyorum. yani diğer bloklar da öve öve bitiremedikleri kitabın bu olmasi beni birazcık düşündürdü açıkçası.kitap bencede okadar iyi değil.yani aşırı tasvir cok az hikaye var 18 saatin 17si tasvirle gecti.ayrica bu yeni kitaplarimizda eşlerin birbirini aldatmasi neden bu kadar basit ve olağan ve her kitapta olmasi gereken birseymis gibi karsilaniyorAnlayabilmis.degilim neyse cok şey yapmim :) Yorumlarınız için teşekkürler

    YanıtlaSil