2 Mayıs 2016 Pazartesi

KAMBUR- Şule Gürbüz


92 sayfa
İletişim Yayınları
6. Baskı: 2015


Bomboş sayfaya bakıp duruyorum... Ne yazsam ki bu kitap hakkında diye...

Şule Gürbüz okumayı planlıyordum ancak, Coşkuyla Ölmek mi Kambur mu, hangisini alsam diye kararsızlığa düştüğümde arka kapak yazısı beni çok cezbetmişti Kambur'un...

"Hmmmm çok iddialı" demiştim... Bir oturuşta okunabilecek ama bir oturuşta hazmedilemeyecek kitaplardan Kambur... 

Hepi topu 92 sayfa ki kitabın sonlarına doğru Kambur'un çeyrek sayfa yazdığı günlükleri göz önünde bulundurursak 50-60 sayfaya düşer ama "cık" ben ince kitaplardan korkuyorum artık arkadaş!:)

Belirli bir kurgu yok kitapta, kambur bir karakterin düşünceleri ve yoğun nefretiyle başbaşınız... Başta ürktüm bu yoğun nefretten ama sonra, hayatımdaki enerjimi sömüren insanları düşününce Kambur bana sempatik bile göründü:) En azından dürüst:)

Kambur'un düşünceleri insanı olduğu yere çivileyen cinsten... Karanlık anlatımlı kitaplar okudum, umutsuzluğun hakim olduğu, bulanık bellekli, muğlak anlatımlar...Ama bu kadar yoğun bir karamsarlık ve nefret daha önce okumamıştım...Kambur düşüncelerinde ve nefretinde çok net, tavizsiz...

İlk kez 1992 yılında yayımlanan Kambur, yazarın da ilk romanı. Ve kendisi 18 yaşındayken yazmış bu romanı!

Bunu öğrenince "Allah'ım insanlar 18 yaşında neler yapıyorlar yaaa?!" dedim:) 

Sonra ben n'apıyordum ki diye düşündüm:/ Deli gibi Öss sınavına (evet benim zamanımda öss'ydi, tek aşamaydı:)) çalıştığımı hatırladım:/ 

"Ülkenin eğitim sistemi yaratıcılığımı köreltti tabi" diyip çamura yattım:)

Yazar hakkında Vikipedi'ye baktığımda İstanbul Üniversitesinde sanat tarihi okuduğunu, Cambridge Üniversitesinde felsefe eğitimi aldığını öğrendim. Kendisi ayrıca mekanik saat ustası. 1997'de Dolmabahçe Sarayı'nda bu alanda çalışmaya başlamış, halen Milli Saraylar Müdürlüğü bünyesinde çalışmaktaymış. 

Altı Çizilenler:

"Söz aynaysa, yansıtır yalnızca-hiçbir zaman kendisi değildir. İnsanlar bu aynaların düz mü eğri mi olduğuyla ilgilidirler; benimse aynaları kırmak, en büyük zevkim."

"Sanırım yaşayabilmenin bir yolu da, kötü alışkanlık denilip yaka silkilen şeylerden kendinize uygun olan birine saplanmak, bir şeyin tiryakisi olmaktır. Yaşamınızı kolaylaştırdığı gibi ölümünüzü de yakınlaştırır. Başkalarını da alıştırabilme gibi bir eğlencesi; alışmamakta direneni, dolaylı yoldan zehirlemenin oyalamasıdır."

"Birine, bir çocuğa "Ne akıllısın!" demek korkunç bir şey. İnsanı ömrü billah sersem etmenin en etkin yolu... Böylece rahat ve sıradan şeyler yapabilme şansı tümüyle elinden alınmış olur."

"İradem, tutsak olduğumu anlama özgürlüğümdür."

"Bugün birisi politik görüşümü sordu. İster politikayla ilgileneyim, ister nefret edeyim; ne yanıt verirsem vereyim, açığımı yakalayacak. Neden tuttuğum takımı ya da burcumu sormuyor- daha insaflı olmaz mıydı?"

"Yaşama hoyratça davranmaya alışkınım; çünkü bozuk para gibidir. Edepsizce değil ama yine de harcamak gerekir; yoksa tedavülden kalkabilir. Gerçi hiçbir zaman bu yaşadığım an kullanabileceğim param olmadı; ya zaman geçersizdi, ya da param -belki de ben..."

"Gözlerimi açtığımda düşlerimin büyük kısmını; bazen hiç birini, hatırlamıyorum. Eksikliğini ve acısını çektiğim tek şeyse, bu. Düşlerimin, hayallerimin bile ne olduklarını bilmemek... Oysa, düşlerdir insana gerçeği anlama, gerçeği çarpıtma, ya da gerçeği aşma imkanı sunan."

Arka Kapaktan:

Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz, nefreti seçerim - kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şey ve herkese kayıtsızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyormuşum gibi yapma zorunluluğumdandır. 

Bana sorulsa bir gün "Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa tüm insanların kambur olmasını mı?" diye, herkesi kambur görmek olurdu dileğim. Yerden yüksekliğimin bu gülünç santimleri yüzünden, yaşama da ölüme de sizlerden daha yakınım. Daha sonraları yerimi yadırgamamak için, yükselme isteğini bir türlü anlayamam. 

Zaten bir portakalın doğusu batısı olduğuna inananlardan değilim - dolayısıyla dünyanın da...

Bana renk bile sormayın - bir beyazdan ya da sarıdan ne anladığınızı bilmeden size yanıt veremem.

"'Genç bir yazarın ilk eseri' denecek, 'juvenilia' kategorisine sokulacak hiçbir yanı yoktu Kambur'un. Olgun bir yazarın elinden çıkmış, acemiliği, sakarlığı olmayan, olgun bir metindi."
Murat Belge

10 yorum:

  1. Çok karamsar bir kitaba benziyor. Ancak 18 yaşında bir yazar tarafından yazıldığı düşünülünce de bence hiçte fena değil. Kitaptan alıntılarında ki tespitler biraz kafa karıştırıcı cinsten gibi...
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle karamsar! ben bu kadarını beklemiyordum açıkçası ama yine de okutturdu bana kendini:) çok çok farklı bir karakter Kambur...18 yaşında bir gencin bunları kaleme alması ise ağzımı açık bıraktı...
      sevgiler...

      Sil
  2. Ne yazarı ne de kitabı biliyordum ama bana da çok karamsar geldi :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. karamsar evet Gül Hanım, kafa dağıtmak için okunacak kitaplardan değil kesinlikle...insanı zorlayan ama yine de okutan bir tarafı var...
      sevgiler...

      Sil
  3. Yazarı resmen kıskandım :D Hepsi eğitim sistemimizin suçu :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. di mi yaa:)) yoksa neler döktürücektik ama yaratıcılığımıza ket vuruldu:)

      Sil
  4. coşkuyla ölmek kitabını okumuştum , etkilenmiş ve Kamunu not almıştım , hala okuyamadığımı daha bir üzüntü ile itiraf ediyorum. Fakat o kadar karamsar demene rağmen çok merak ediyorum ve şu sözlerine katılıyorum" Başta ürktüm bu yoğun nefretten ama sonra, hayatımdaki enerjimi sömüren insanları düşününce Kambur bana sempatik bile göründü:) En azından dürüst:)" . şu aralar bu düşünceler kurcalamakta kafamı , ne insanlara izin veriyorum hayatımda , neden , benim onlara yer vermem de en az onların iki yüzlü ve kötü olmaları kadar kötü değil mi , ikiyüzlülük değil mi , ama hayat ah hayat...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. karamsar ama ben sıkılmadım okurken, aksine çarpıldım diyebiliriz:)
      ahhh ahhhh... ben de çok düşünüyorum ama hayatından tamamen çıkarmak pek mümkün olmuyor, az karşılaşıp az muhabbet etmeye çabalıyorsun ama negatiflikten beslendikleri için ne yapıp edip iki arada bir derede yine kanını emip posanı bırakıveriyorlar... bir de çok böyle tip sanki yaa birinden kaçsan diğerine yakalanıyorsun...

      Sil
    2. aynen sevincim , senin mutsuzluğunla mutlu oluyorlar diyeceğim ama ne yazık ki asla mutlu olamıyorlar zannımca bu tür bir enerjiyle mutlu olmaları da zor , evet ya ne çoklar , bazılarına yol vermek kolay da , hani gücünün yetmedikleri var ya :(((

      Sil
    3. mutlu değiller evet ve senin de mutlu olmanı istemiyorlar o sebepten sürekli gerilim peşindeler...seni üzüp mutlu olmak değil belki de hedefleri, seni de mutsuzluklarına ortak etmek sadece...anlamak zor... Allah iyi insanlarla karşılaştırsın hepimizi...

      Sil